STRES, DEPRESYON, PANİK ATAK:
Stres; günümüzde sanıldığından daha yaygın ve daha yıkıcı bir rahatsızlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Modern hayat tarzının yaygın hakimiyet kurması ile birlikte toplumdaki geleneksel sosyal ilişkiler bozulmakta, insanlar öncekinden farklı problemler ile yüz yüze gelmektedir. Daha da önemlisi insanlar bu gibi problemleri çözme noktasında çoğu zaman yalnız kalmaktadır. Bütün bu gibi durumlar günümüz insanında stres ve sıkıntı oluşturmaktadır. Bazı insanlar bu sıkıntıyı daha kolay göğüsleyebilmelerine karşılık, bazıları bunun altında ezilmekte ve hayat onlar için çekilmez bir hale gelmektedir. Bu noktada verilecek bir destek, birçok insan için kurtarıcı olma niteliği taşımaktadır.
Bu tür sıkıntılar kadınlar arasında neredeyse iki kat daha yaygındır. Her yaş grubu bundan etkilenmekle birlikte özellikle ergenlik döneminde sıkıntı pik noktaya varmaktadır. Sorunun halledilememesi durumunda, kişi panik ataklar yaşayabilmektedir. Böylesi bir durum vücudun doğal tepkisinin yanlış zamanda ortaya çıkması şeklinde tarif edilebilir. Strese bağlı olarak vücutta adrenal hormonların özellikle adrenalinin üretilmesi artar. Bu durum vücutta enerji kaynağı durumunda olan biyomoleküllerin yıkılmasını aktive eder, kalp atışı artar, kaslar gerginleşir ve solunum hızlanır. Hatta kanın ve beynin kimyası bozulabilir. Birçok bilim adamı ortaya çıkan bu tablonun sebebi olarak beyin kimyasındaki değişmeleri sorumlu tutmaktadır. Öyle ki, bu gibi kimyasal değişiklikler beyinde yanlış sinyal oluşumuna yol açarak tepkiye sebep olmaktadır. Beynin bazı bölgelerinde ortaya çıkan hiperaktivite noradrenalin hormonu salgılanmasını aktive eder. Bu hormon nefes almada güçlük, kalp sıkışması, yüksek tansiyon, mide bulantısı, kusma, terleme, ateş basması gibi belirtilerin ortaya çıkmasına yol açar. Bu durum bazı kişilerde kritik damar yapılarında pıhtı oluşmasına ve hatta kalp krizine dahi yol açabilir. Depresif karakterli hastalıklar bir ölçüde genetik özellikler taşımaktadır. Buna karşılık çevresel faktörler hastalığın yatışması veya şiddetlenmesinde önemli rol oynamaktadır.
Normalde ani olumsuz bir durum ile karşılaşılması durumunda insanın bu gibi olaylara hızlı, atak, cevval bir reaksiyon göstermesi normal ve hatta faydalı bir durumdur. Buna karşılık böylesi bir durum söz konusu değilken bu gibi tepkiler vermek kişi açısından son derece yıkıcı olabilmektedir. Böylesi bir ruh halindeki insan sağlıklı düşünme yeteneğini kaybeder, günlük işlerini dahi yapamaz duruma gelebilir. Sürekli bir tehlike, ölüm vs. korkular altında, gerilim içinde yaşamak zorunda kalır. Durum şiddetlendikçe semptomlar da şiddetlenir. Nefes almada güçlük, kalp sıkışması, yüksek tansiyon, dona kalmak, mide bulantısı, kusma, terleme, ateş basması, uyuyamama, kafasına bazı şeyleri takma, güvensizlik, halüsinasyonlar vs. görülebilir. Kadınlarda adet dönemi sıkıntıları aktive olabilir: Böylesi bir durum günün herhangi saatinde, herhangi bir yerde ortaya çıkabilir ve birkaç saniyeden birkaç saate kadar uzayabilir, hatta günlerce sürebilir. Süre kısa olsa bile hasta bunu çok uzun bir süre olarak yaşar. Bu durum çoğu zaman stres ve sıkıntı ile uyarılır. Bazı heyecan verici olaylar ile de indüklenebildiği gibi, bazı yiyecekler, ilaçlar, hastalıklar da bu gibi durumları tetikleyebilir. Bu tür insanlar arasında yiyecek alerjisi ve hipoglisemi (kan şekerinin düşmesi durumu) yaygındır. Bu durum panik atakı daha da şiddetlendirir. Aşırı çay veya kahve içme sonrasında bile böylesi bir durum ortaya çıkabilir. Birçok kişide bu durumun ortaya çıkması için herhangi bir sebep olmasına da gerek kalmamaktadır. Bu tür atakların ne zaman ortaya çıkacağının hasta ve yakınları tarafından bilinmemesi son derece sıkıntı verici bir durumdur.
Bu durumdaki birçok insan bu korkudan dolayı dışarı çıkmak dahi istemez. Bu durum ise sıkıntının katlanmasına ve kişinin yalnızlaşmasına yol açar. Hatta bu korku, tek başına dahi bazı hastalardaki panik atağın bir nedeni olarak değerlendirilmektedir. Toplumun yaklaşık % 10-20’si hayatlarının bir döneminde ‘panik atak’ sıkıntısından muzdarip olmaktadır. Bu rahatsızlık bu kadar yıkıcı ve rahatsız edici olmasına rağmen tedavi edilebilir bir hastalıktır.
Buna karşılık kronik depresyon daha ılımlı olarak seyreder. Bu kişiler yapı olarak rahat değildirler. Özellikle başka insanların yanında kolayca huzursuz olurlar. Kronik baş ağrısı ve yorgunluk bu kişiler arasında yaygındır. Bu kişiler bazı durumlarda akut panik atak da yaşayabilirler.
BESİNSEL DESTEK:
Kayısı, kuşkonmaz, avokado, muz, brokoli, kahverengi pirinç, kurutulmuş meyveler, incir, balık (özellikle somon), sarımsak, yeşil yapraklı sebzeler, bakliyat, badem, ceviz, fındık gibi kuru yemişler, soya ürünleri, tahıl ve yoğurt strese karşı faydalı gıdalardır. Bu yiyecekler önemli ölçüde stresi engelleyici kalsiyum, mağnezyum, fosfor ve potasyum gibi mineraller içerirler. Az miktarlarda ve sık yemek faydalıdır. Böylesi bir problem yaşıyorsanız, doğal karbonhidrat ve bitkisel proteinlere ağırlık veriniz. Hayvansal protein tüketimini azaltınız, rafine karbonhidratlardan uzak durunuz. Kolalı, karbondioksitli meşrubatlardan, sigaradan, alkolden, kahve, siyah çay, çikolata ve kafein içeren diğer gıdalardan da uzak durmakta yarar var. Gıda alerjisine dikkat ediniz. Hangi gıdalara karşı alerjiniz olduğunu test ederek öğrenebilirsiniz. Düzenli egzersiz stresi yok etmede son derece faydalı olmaktadır. Aynı şekilde dostlarınızla acı tatlı olayları paylaşmaktan imtina etmeyiniz.
Bazı minarellerin eksikliğinde (demir gibi) antidepresan kullanmak durumu daha da kötüleştirebilmektedir. Özellikle kronik alkol kullanıcılarında ve rafine karbonhidratları fazla tüketen kişilerde krom eksikliği görülebilmektedir. Bu durum sinirlilik ve stres kaynağı olabilir. Bu bakımdan krom bakımından zengin bazı yiyecekleri (bira mayası gibi) tüketmekte veya krom içeren destek ürünleri almakta fayda vardır. DL-Fenilalaninin (bir amino asit) stresin kontrolünde önemli olduğu bilinmektedir. Ancak bunu uzman hekim kontrolü altında kullanmak gerekir. Özellikle düşük kan selenyumu olanlara selenyum takviyesinin stresi engellediği ve yatıştırdığı görülmüştür. Aynı şekilde müziğin yatıştırıcı etkisi olduğu bilinmektedir.
Panik atağı engellemek için çok sayıda ilaç bulunmaktadır. İlaç tedavisinin mutlak surette deneyimli bir uzmanın kontrolü altında olması gerekmektedir. İlaçların etkileri kişiye bağlı olarak değişebilmektedir. Ayrıca, tedavide kullanılan hemen hemen bütün ilaçların istenmeyen yan etkileri bulunmaktadır. Bir kısmı sersemlik, bir kısmı baş ağrısı, ışığa karşı hassasiyet oluşturabilmektedir. Bazılarının ise bağımlılık yapma potansiyeli mevcuttur. Bu bakımdan yüksek dozda ve uzun süre bu tür ilaçların kullanılmaları bağımlılık riski taşımaktadır.
Sağlıklı bir beslenme ve vitamin/mineral desteği stresten kurtulmada ve tıbbi tedaviye destek olmada çok önemlidir. Doğru beslenme stres, sıkıntı ve daha ileriki seviyede panik atak problemi yaşayan insanlarda tıbbi tedaviyi kolaylaştırabilmekte, bazı durumlarda hastanın tedavisine tek başına ciddi katkı sağlayabilmektedir. Bu bakımdan bu hastaların yeterli düzeyde vitamin, mineral ve yatıştırıcı özellikte besin takviyesi almaları gerekmektedir.
Bunlardan kalsiyum ve mağnezyum doğal yatıştırıcı olarak fonksiyon görebilen minerallerdir. Bu bakımdan günde 2 g kalsiyum, 1 g kadar magnezyum alınması stresi ve gerginliği yatıştırmakta ve kas kramplarını engellemektedir. Bunlara ilaveten adrenal glandların düzgün çalışması için potasyum ve antioksidan olarak selenyum takviyesi faydalıdır. Çinko minerali ise merkezi sinir sistemi üzerinde yatıştırıcı etki oluşturmaktadır. B kompleksi vitaminleri sinir sisteminin normal çalışması için önemli olup, sakinleştirici özelliklere sahiptirler. C vitamini glandüler fonksiyon ve beyin kimyası açısından gereklidir. C vitamininin yüksek dozlarının yatıştırıcı potansiyeli bulunmaktadır. Bu bakımdan strese karşı koruma ve tedavi amaçlı kullanımı tavsiye edilmektedir. E vitamini yüksek antioksidan özelliği dolayısı ile oksidan stres kaynaklı olaylarda koruyucu ve tedavi edici potansiyele sahiptir. Ayrıca beyin hücrelerine oksijen taşınmasında faydalı oluğu bilinmektedir. Bunlara ilaveten krom gibi mineraller ile glutamin, tirozin ve glisin gibi amono asitlerin depresyon tedavisinde önemli katkı sağladıkları gözlenmiştir. Bazı esansiyel yağ asitleri ve gama amino butirik asitin (GABA) beyin fonksiyonlarını düzenleyici fonksiyonlara sahip olduğu, melatoninin uykuyu düzenlediği bilinmektedir.
Stres bir taraftan oksidan stres oluşturur, diğer taraftan oksidan stres, stresin zayıf düşürdüğü vücutta daha ileri düzeyde hasar oluşturur. Bu şekilde fasit bir daire meydana gelir. Bu bakımdan antioksidan özellikli yaban mersini, ginko, devedikeni gibi bitkiler stres altındaki insanların organ ve dokularının daha ileri seviyede zarar görmelerine engel olur.
Lavanta, kedi nanesi, papatya, aslankuyruğu (aslan kulağı), şerbetçi otu gibi yatıştırıcı özelliklere sahip bitkiler vücutta rahatlama sağlayarak stresi ve panik atağı engellerler. Rezene, stresin indüklediği sindirim sistemi rahatsızlıklarını (şişlik, gerginlik, sindirim bozukluğu vs.) yatıştırır. Melisa ve söğüt kabuğu barsaktaki gerilimi, kasımpatı ve keçisakalı(tekesakalı) her hangi bir yan etki oluşturmadan stres ile ilgili baş ağrısını yatıştırır. Sarı kantoron depresyonu yatıştırır ve moral düzeltici etki sağlar. Kedi otu çayı yatmadan önce içilirse uykuyu düzenler ve gece panik atak oluşmasını engeller.