Kasaplarda veya büyük marketlerde satılan birçok et ve et ürünlerinde insan sağlığı için zararlı maddeler bulunabilmektedir. Mesela, bazı besi hayvanlarının ağırlıklarını arttırmak için antibiyotikli hormon verilmektedir. Bu hayvanların bir kısmında, kullanılan antibiyotiklere dirençli bakteriler üreyebilmektedir. Bu tür hayvanların etini yiyen insanlarda antibiyotiğe dirençli bakteriler üreyebilir (Salmonella). Bu gibi zararlı etkilerinden dolayı bazı ülkelerde bu tür antibiyotiklerin besi hayvanlarında kullanılmasına kısıtlama getirilmiştir. Ticari olarak satılan et ve et ürünlerinde önemli miktarda hormon ve büyümeyi hızlandıran bazı kimyasal ajanlar da bulunmaktadır. Mide, barsak ve meme kanserinin ortaya çıkış oranı ile bu tip et ürünlerinin tüketimi arasında yakın bir ilişki tespit edilmiştir. Ayrıca sığır yemleri mikrobiyal üremeyi engellemek amacı ile pestisid ve fungusid gibi hücre ve enzim zehirleri ile doğrudan muamele edilmekte ve dolayısı ile bu gibi ilaçlar hayvanlardan insanlara geçebilmektedir. Kanatlı hayvanların (tavuk, piliç gibi) özellikle karaciğerlerinde aşırı antibiyotik ve hormon birikimi söz konusu olduğundan mecbur kalmadıkça tüketimleri tercih edilmemelidir. Aynı şekilde çevre kirlenmesinden dolayı bazı denizler, göller ve akarsularda yaşayan balık ve diğer hayvanlarda organik ve inorganik (metal) zehirler birikmekte ve sağlığımızı tehdit etmektedir.
Et tüketimi ile insanların sıklıkla maruz kaldığı toksik bir madde grubu nitrat ve nitritlerdir. Bu maddeler et ve et ürünlerinin tazeliğini ve kırmızı görüntüsünü muhafaza etmek için bol miktarda kullanılırlar. Dolayısı ile insanlar et tüketirken bol miktarda nitrat ve nitrit de yemiş olurlar. Mide pH’sında her iki maddeden de önemli miktarda nitrozamin dediğimiz son derece toksik ve yüksek kanserojenite gösteren maddeler sentezlenir. Bu durum mide ve barsak kanserlerinin başlıca sebeplerinden bir tanesidir. Bunlardan başka çok sayıdaki endüstriyel ve zirai toksin beslenme yolu ile hayvanlara geçmekte ve hayvanların bazı organlarında, bitkilerden 400 kat daha fazla depo edilebilmektedir. Dolayısı ile bu tür etlerden ve ürünlerinden ne kadar çok yenirse bu maddelere o kadar çok maruz kalma durumu söz konusu olmaktadır. Belki de sebze, meyve ve hububat ağırlıklı beslenmenin en yararlı taraflarından biri de budur. Günlük hayatın ayrılmaz bir parçası olarak bu tür zararlı faktörlerden uzak durma şansına sahip değiliz. Ancak bu konu hakkında bilgi sahibi olmak, en azından bundan sonra tedbirli olmamızı sağlar ve bazılarından uzak kalmamıza sebep olabilir. Mesela marketlerden alışveriş yaparken katkı maddesi içermeyen firmaların ürünlerini tercih etme imkanı elbette vardır. Pazardan alış veriş yaparken hormonsuz sebze veya meyve alma imkanımız da şimdilik vardır. En azından bu konudaki tüketici duyarlılığı imalatçı ve üreticiyi daha sorumlu olmaya zorlayacaktır.