Covid Söylenenden Daha mı Riskli?

'Yetkililerin size söylediği şeyler değil, kan pıhtıları ve düşük trombositlerle ilgili problemler önemli' diyenler var.

Joseph A. Ladapo ve Harvey A. Risch

Dr. Ladapo, UCLA'nın David Geffen Tıp Fakültesi'nde tıp profesörüdür. 
Dr. Risch, Yale Halk Sağlığı Okulu'nda epidemiyoloji profesörüdür.

Covid-19 pandemisinin dikkate değer bir yönü, laboratuvar sızıntısı teorisinden maskelerin etkinliğine kadar popüler olmayan bilimsel fikirlerin başlangıçta ne kadar sıklıkla göz ardı edildiği, hatta gülünç bulunduğudur ancak bunun daha sonra ana akım düşüncede yeniden ortaya çıkması  önemli olmuştur.  Fikir ayrılıkları bazen temeldeki bilimsel yaklaşım üzerindeki anlaşmazlıklardan kaynaklanmaktadır.  Ancak daha yaygın olan motivasyon, politik yaklaşımlardan kaynaklanmıştır.

Konu hakkında başka bir tersine dönüş mümkün olabilir.  Bazı bilim adamları, Covid-19 aşılarının güvenlik risklerinin hafife alındığına dair endişelerini dile getirdiler.  Ancak ülkelerdeki mevcut aşılama politikası, bu bilim adamlarının endişelerini şimdilik bilimsel düşüncenin dışına itmiş durumdadır.

Tarihsel olarak, aşılar da dahil olmak üzere ilaçların güvenliği, genellikle geniş popülasyonlara dağıtılıncaya kadar tam olarak anlaşılmamıştır.  Örnekler arasında kalp krizi ve felç riskini artıran bir ağrı kesici olan rofekoksib (Vioxx);  genç yetişkinler arasında intihar girişimlerini artırdığı görülen antidepresanlar;  ve 2009-10 domuz gribi salgınında kullanılan ve çocuklarda ateşli havalelere ve narkolepsiye neden olduğundan şüphelenilen bir grip aşısı.  Klinik araştırmalara genellikle genel popülasyonu temsil etmeyen hastalar dahil edildiğinden, gerçek dünyadan elde edilen kanıtlar aslında daha değerlidir.  Gerçek dünyadaki kanıtlardan ilaç güvenliği hakkında daha fazla şey öğreniyoruz ve risk ile faydaları dengelemek için klinik önerileri daha doğru olarak ayarlayabiliyoruz.

Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri ile Gıda ve İlaç İdaresi tarafından yönetilen Aşı Olumsuz Olay Raporlama Sistemi veya Vaers, Amerikalıların aşı aldıktan sonra meydana gelen olumsuz olayları belgelemesine olanak tanıyan bir veri tabanıdır.  FDA ve CDC, veritabanının olayların bir aşıdan kaynaklanıp kaynaklanmadığını belirlemek için tasarlanmadığını belirtiyor.  Bu doğru.  Ancak veriler, güçlü ve zayıf yönleri hesaba katılarak değerlendirilebilir. CDC ve FDA'nın söylediği şey budur.

Covid-19 aşıları için Vaers verileri ilginç bir model gösteriyor.  Verilen 310 milyon Covid-19 aşısı arasında, aşılamadan hemen sonraki günlerde yüksek oranlarda çeşitli yan etkiler bildirilmekte ve sonrasında hızla düşmektedir.  Bu olumsuz olayların bazıları zaten meydana gelmiş olabilir.  Model, kısmen aşılamadan hemen sonra meydana gelen daha fazla olayı bildirme eğilimine atfedilebilir.

Veri tabanı, aşı olmasaydı ne olacağını söyleyemez.  Bununla birlikte, aşılamadan hemen sonra belirli olumsuz olayların büyük bir kümelenmesi endişe vericidir ve bu potansiyel zarar sinyallerinin etrafındaki sessizlik, Covid-19 aşılarını çevreleyen politikaları yansıtmaktadır.  Bu tür endişeleri damgalamak bilimsel bütünlük için kötüdür ve hastalara zarar verebilir.

Doğrudan Vaers'den alınan verilere göre, bunu dört ciddi advers olay izliyor: düşük trombositler (trombositopeni);  özellikle 30 yaşın altındakiler için bulaşıcı olmayan miyokardit veya kalp iltihabı;  derin ven trombozu;  ve ölüm.  Vaers, aşı yapıldıktan sonraki beş gün içinde 321 miyokardit vakası kaydedildiğini ve bunun 10 günde neredeyse sıfıra düştüğünü bildiriyor.  Önceki araştırmalar, yan etkilerin yalnızca bir kısmının rapor edildiğini göstermiştir, bu nedenle gerçek vaka sayısı kesinlikle daha yüksektir.  Bu eksik bildirim eğilimi klinik deneylerde de vardır.

Bu bulguları doğrulamak veya reddetmek için analizler, sağlık sigortası şirketlerinin ve sağlık kuruluşlarının geniş veri setleri kullanılarak yapılmalıdır.  CDC ve FDA, bu veri modellerinin kesinlikle farkındadır, ancak hiçbir kurum bu eğilimi kabul etmemiştir.

Bunun anlamı, bir Covid-19 aşısının risklerinin, çocuklar, genç yetişkinler ve Covid-19'dan iyileşen kişiler gibi belirli düşük riskli popülasyonlar için faydalarından daha ağır basabileceğidir.  Hastalık olasılığı maruz kalma riskine bağlı olduğundan, bu özellikle topluluk yayılımının düşük olduğu bölgelerde geçerlidir.

Bu durumu, sadece halk sağlığı yetkililerinden asla duymazsınız. Önceden enfeksiyon geçiren hastaların Covid-19 aşısından fayda sağladığını gösteren tek bir çalışma dahi yoktur.  Bunun CDC veya Anthony Fauci tarafından kolayca kabul edilmemesi, bilimde pandemi siyasetinin ne kadar derinden yürütüldüğünün açık bir göstergesidir.

Bununla birlikte, bilimsel dürüstlük için yaşam belirtileri vardır.  Mayıs ayında, Norveç İlaç Kurumu, Pfizer aşısı yapılan huzurevinde yaşayanların rapor edilen ilk 100 ölümüyle ilgili dava dosyalarını inceledi.  Ajans, aşının bu sakinlerden 10'unun ateş ve ishal gibi yan etkiler yoluyla ölümüne "çok muhtemelen" ve 26 kişinin daha ölümüne "muhtemelen" katkıda bulunduğu sonucuna varmıştır. Ancak bu tür dürüst davranışlar bugün için nadirdir.  Herhangi bir aşının ölümlerle bağlantılı olmasına dair bilgilere de nadiren rastlanılmaktadır. Bu nedenle mRNA aşıları için bu olağandışı durum daha fazla araştırmayı hak ediyor.

Bilimsel dürüstlüğü geri kazanma savaşı, 2020 baharında sosyal medya sansürüne dönüşen ABD Anti-Trump siyasetinde yokuş yukarı bir savaş olacak.  Habercilik, genellikle halk sağlığı kılavuzlarının uygunluğu veya bilim adamlarından oluşan azınlığın neden hakim görüşlere şiddetle karşı çıktığı konusunda entelektüel meraktan yoksundu.  Bilim adamları, ürün üreticileri ve vakıf hayırseverleriyle finansal ilişkilere sahipken mevcut Covid-19 terapilerinin aleyhinde konuşamazlar.

Halk sağlığı yetkilileri, bazı aşı yan etkilerinden zarar görme olasılığı konusunda açık sözlü davranmayarak bir hata yapıyor ve halkın sağlığını riske atıyor.  Bir halk sağlığı krizinin yönetimi sırasındaki siyasi partizanlık ve buna bilimin karıştırılmasının kalıcı sonuçları olacaktır.
.....
Aşıların güvenirliği üzerine spekülasyon çok ancak burada fayda zarar ilişkisinin net bir şekilde araştırılması ve buna göre politika oluşturulması lazım. Bir kesim zararlar üzerine odaklanırken, yöneticiler dahil diğer bir kesim riskleri tamamen göz ardı edebiliyor.
Kişisel kanaatim, toplumun geneli için aşının kısmi bile olsa bir iyileşme sağladığı ve hastalığın daha hafif seyretmesine yol açtığı şeklindedir ancak bazı risk grupları için potansiyel  bir zarar riski de göz ardı edilemeyecek derecede önemlidir. Risk altındaki gruplara aşı uygulamasının yapılmaması veya en azından, aşı yapıldığı takdirde bu kişilerin çok sıkı bir şekilde takibinin yapılması gerekmektedir. Gördüğüm, bu konu fazla ciddiye alınmamakta ve sayıları az bile olsa bazı insanlar aşı dolayısı ile bazı ciddi sıkıntılar yaşayabilmektedirler.
Ayrıca, pandemiyi aşılara havale etmek ve her bir varyantta yeni bir aşı uygulamak ve bunu aralıklarla yapmak sürdürülebilir bir uygulama olamaz. Vücut savunması açısından olduğu kadar bu uygulamalar ile yeni varyantların ortaya çıkmasının tetiklenmesi de mümkündür. Ayrıca ekonomik ve sosyal açılardan da bu durum sıkıntı vericidir. Bir an evvel, sağlıklı yaşam şartlarının oluşturulması ve maske-mesafe-hijyen dışında diğer koruyucu hekimlik uygulamalarının da hayata geçirilmesi gerekmektedir.