Gastrit, ülser, ülseratif koilit gibi sindirim sistemi şikayetleri olan hastaların beslenmelerinde özel önem vermeleri gereken besinler vardır. Tıbbi tedavi yanı sıra, hastalar bu besinleri doğru bir şekilde tüketerek bu gibi sıkıntılarından kurtulabilirler. Bu hastaların beslenmelerine esas olan antigastrik besinlere geçmeden önce hastalık hakkında biraz bilgi sahibi olmakta fayda vardır.
Doç. Dr. Z. Esra Durak
Gastrit ve ülser nedir? Mide, barsak cidarında veya kaslarında yara olmasıdır. Gastrit daha hafif, ülser daha ağır düzeydeki yara durumları için kullanılmaktadır.
Nasıl oluşur? Midenin iç cidarındaki zar mideden salgılanan asit ve enzimlere karşı mideyi koruyamadığı zaman bu tür yaralar oluşur. Böylesi bir durumda mideden salgılanan sindirim enzimleri midenin kendi dokusunu harap ederek ödem, iltihap ve yara oluşturur. Yaranın çevresindeki doku genellikle ödemli ve iltihaplıdır. Bu gibi yaralar daha ziyade midede (gastrik ülser) ve midenin ince barsağa çıkış kısmında (duedonal ülser) görülmektedir. Toplumun yaklaşık % 10-15’i hayatlarının bir döneminde bu hastalıktan dolayı sıkıntı çekmektedir. Çoğunlukla yemekten yaklaşık 45 dakika sonra ve geceleri midede yanma ve ağrı şeklinde ortaya çıkar ve bir şeyler yeme, antasit kullanma veya kusma vs. sonrası hafifler. Ağrı çok hafif veya çok şiddetli tarzda ortaya çıkabilir. Rahatsızlık, sırt ağrısı, baş ağrısı, yanma, mide bulantısı ve kusma şeklinde de semptomlar verebilir.
Sebepleri nelerdir? Önceleri stres ve sıkıntının bu gibi rahatsızlıkların oluşmasındaki esas sebepler olduğu düşünülmesine rağmen, bugün artık bir bakteri türünün (Helikobakter pylori) bu olayda çok önemli bir etken olduğu anlaşılmıştır. Bu bakteri mide ve ince barsak cidarına tutunarak yaşamakta ve bulunduğu yerde hasar oluşturmaktadır. Bakteri kişiden kişiye yakın temas ile bulaşabilmektedir.
Aslında bu bakteri enfeksiyonu son derece yaygındır. İnfekte olan insanların yaklaşık 1/6 sında ülser ortaya çıkmaktadır. Bu durumun sebebi ise henüz daha açıklanamamıştır. Bu infeksiyon endoskop ile mide cidarından alınan biyopsinin incelenmesi sonucu net bir şekilde anlaşılabilmektedir. Böylesi infeksiyon durumunda kombine antibiyotik kullanımı hastalığın tam tedavisine imkan tanımaktadır. Bu şekilde mesela peptik ülserlilerin % 90 ı tamamen düzelebilmektedir. Tedaviye rağmen inatla devem eden ülser, kanser açısından araştırılmalıdır.
Buna karşılık bazı bilim adamları hastalığın primer sebebinin stres ve sıkıntı sonucu oluşan aşırı asit sekresyonu olduğunda ısrarlıdır.
Ayrıca aspirin ve iltihap giderici bazı ilaçların uzun süreli kullanımları da hastalığa yol açabilen önemli faktörlerlerdendir.
Ailesel bir risk olması hastalık açısından önemlidir.
Kronik alkol, sigara kullanımı veya ağır, yağlı, baharatlı yiyecek tüketimi de hastalık oluşmasında önemli rol oynamaktadır.
Bazı hastalardaki ülser oluşmasında yiyecek alerjisinin de önemli bir rol oynadığı ifade edilmektedir.
Tedavi: Tıpta kullanılan bazı ilaçlar, asit nötralizayonu ile yatıştırıcı etki oluşturmaktadırlar. Bu tür tedaviler problemi ortadan kaldırmaya dönük olmaktan ziyade hastalığı yatıştırma amaçlıdır.
Bu tür ilaçların uzun süreli kullanımları hastalığı daha da kötüleştirebilmektedir. Zira bu ilaçlar normal sindirimi de bozmakta ve sindirim sistemini çevreleyen dokuların yapı ve fonksiyonlarını da etkileyeblmektedir. Tıbbi tedavi maksatlı verilen ilaçların normal kullanım süreleri dahilinde kullanılması çok önemlidir. Kısa süreli kullanım, rastgele aralıkları ile veya çok uzun süreli kullanım zararlı olabilmektedir. Genellikle bu gibi tedaviler 2-3 ay kadar devam etmektedir.
Mesela asit sekresyonu inhibitörü olan omeprazolun ve etkili bir H.Pylori antibiyotiği olan klaritromisinin prospektuslarında belirtilen ve hekim tarafından ifade edilen sürelerin dışında uzun süreli veya rastgele kullanımı ciddi yan etkiler oluşturabilmektedir.
Antiasit kullanımı sözkonusu ise aluminyum içerenlerden uzak durmakta fayda vardır. Aluminyumun Alzheimer hastalığının oluşmasında önemli bir risk faltör olduğu düşünülmektedir. Cimetidin veya ranitidin kullanan hastaların alkolden uzak durmalarında fayda vardır. Bu ilaçlar alkolün beyin üzerine olan etkisini arttırmaktadır.
Reflü ile ülserin semptomları benzerlik göstermektedir. Reflü çok daha yaygın bir hastalık olmasına rağmen peptik ülserden daha hafif etkileri olan bir hastalıktır.
Koyu yeşil yapraklı sebzeler K vitamini bakımından zengin oldukları için bu hastaların bunlardan bol miktarlarda yemelerinde fayda vardır. Zira K vitamini yara iyileşmesinde önemli rol oynamaktadır.
Taze lahana suyu, avokado, muz, patates, kabak, brokoli, havuç gibi sebzeler yenilebilir. Az fakat sık olarak yemek faydalıdır.
≈Darı, pirinç, yoğurt, yağsız peynir, kefir yemek, arpa suyu, yonca suyu vs. içmek yatıştırıcıdır.
Ülserinizde kanama varsa, organik bebe yiyecekler, haşlanma sonrası çekilmiş sebze veya guar ve karnıyarık tüketmek uygundur. Bu gibi yiyecekler hem besin değeri açısından yüksektir ve hem de kolay sindirilebilmektedir.
Çok şiddetli bir ağrı söz konusu ise ılık su içmek midedeki asitin seyrelmesine ve mide içeriğinin ince barsağa geçmesine yol açarak rahatlatıcı olmaktadır.
Buna karşılık kahve ve alkollü içecekler zararlıdır.
Aynı şekilde, işlenmiş karbonhidratlar, ≈kızartmalar, çay, çikolata, hayvansal yağlar, asitli içecekler de ülserli hastanın rahatsızlığını kötüleştirebilmektedir.
Tuz ve şeker asit sekresyonunu aktive ettikleri için uzak durmakta yarar vardır.
Süt bir taraftan mide asitini nötralleştirerek rahatlama sağlarken, diğer taraftan yapısındaki zengin kalsiyum ve proteinler dolayısı ile asit sekresyonunu uyarıcı etki de oluşturarak rahatsızlığı arttırabilmektedir.
Badem, pirinç ve soya ürünleri ise yatıştırıcıdır.
Ayrıca, sindirimi kolaylaştırmak için yiyecekleri ağızda iyice çiğnemeden yutmamak gerekir. Aşırı sıcak veya soğuk içeceklerden uzak durmak önemlidir. Sigara ülser yaralarının iyileşmesini ciddi şekilde engellemektedir.
Bütün bu sayılanlara ilave olarak; yara iyileştirici potansiyeli dolayısı ile glutamin amino asiti, antioksidan, iyileştirici ve asit sekresyonunu baskılayıcı özellikleri dolayısı ile E vitamini ve üzüm çekirdeği ekstresi, barsaklarda yumuşaklık oluşturması dolayısı ile pektin ülserli hastalar için faydalı olmkatadır.
Aynı şekilde zerdeçal iyi bir yara iyileştiricisi,
Esansiyel yağ asitleri ülserleşmeye karşı mide va barsak cidarını koruyucu,
Proteolitik enzimler sindirimi kolaylaştırıcı etkilere sahiptirler.
A, B kompleksi, C ve K vitaminleri ile çinko antioksidan, yara iyileştirici ve kanamayı kesici özellikleri dolayısı ile ülserli hastaların tedavilerine katkı sağlamaktadırlar.
Bu bakımdan mesela yonca iyi bir K vitamini kaynağıdır.
Sarısabır ağrıyı yatıştırır, iyileşmeyi hızlandırır.
Tıbbi karakafes otu, melek otu ve özellikle meyan kökü ülser tedavisinde etkili olmaktadır. Sarımsak antiseptik özelliği dolayısı ile şerbetçi otu, çarkıfelek, kedi otu, sarı kantoron yatıştırıcı özellikleri dolayısı ile faydalıdır.
Hatmi kökü ve karaağaç kabuğu iltihaplanmış sindirim sistemi için yatıştırıcıdır.
Işgın (ravent) barsaktaki kanamalar için faydalıdır.
Ayrıca, defne meyvesi, kedi nanesi, papatya ve ada çayı mide ülseri için yatıştırıcı özelliklere sahiptir.
Prof. Dr. İlker Durak
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya AD E. Öğretim Üyesi
Koyu yeşil yapraklı sebzeler K vitamini bakımından zengin oldukları için bu hastaların tedavilerine katkı sağlayabilmektedir. Zira K vitamini yara iyileşmesinde de önemli rol oynamaktadır.
Taze lahana suyu, avokado, muz, patates, kabak, brokoli, havuç gibi sebzeler yenilebilir. Bunları, az fakat sık olarak yemek faydalıdır.
Darı, pirinç, yoğurt, yağsız peynir, kefir yemek, arpa suyu, yonca suyu vs. içmek yatıştırıcıdır.
Ülserinizde kanama varsa, organik bebe yiyecekleri, haşlanma sonrası çekilmiş sebze veya guar ve karnıyarık tohumu (psillium) tüketmek uygundur. Bu gibi yiyecekler hem besin değeri açısından yüksektir ve hem de kolay sindirilebilmektedir.
Çok şiddetli bir ağrı söz konusu ise ılık su içmek midedeki asitin seyrelmesine ve mide içeriğinin ince barsağa geçmesine yol açarak rahatlatıcı olmaktadır.
Buna karşılık kahve ve alkollü içecekler zararlıdır.
Aynı şekilde, işlenmiş karbonhidratlar, kızartmalar, çay, çikolata, hayvansal yağlar, asitli içecekler de ülserli hastanın rahatsızlığını kötüleştirebilmektedir.
Tuz ve şeker asit sekresyonunu aktive ettikleri için uzak durmakta yarar vardır.
Süt bir taraftan mide asitini nötralleştirerek rahatlama sağlarken, diğer taraftan yapısındaki zengin kalsiyum ve proteinler dolayısı ile asit sekresyonunu uyarıcı etki de oluşturarak rahatsızlığı arttırabilmektedir.
Badem, pirinç ve soya ürünleri ise yatıştırıcıdır.
Ayrıca, sindirimi kolaylaştırmak için yiyecekleri ağızda iyice çiğnemeden yutmamak gerekir. Aşırı sıcak veya soğuk içeceklerden uzak durmak önemlidir. Sigara ülser yaralarının iyileşmesini ciddi şekilde engellemektedir.
Bütün bu sayılanlara ilave olarak; yara iyileştirici potansiyeli dolayısı ile glutamin amino asiti, antioksidan, iyileştirici ve asit sekresyonunu baskılayıcı özellikleri dolayısı ile E vitamini ve üzüm çekirdeği ekstresi, barsaklarda yumuşaklık oluşturması dolayısı ile pektin ülserli hastalar için faydalı olmaktadır.
Aynı şekilde zerdeçal iyi bir yara iyileştiricisi,
Esansiyel yağ asitleri ülserleşmeye karşı mide ve barsak cidarını koruyucu,
Proteolitik enzimler sindirimi kolaylaştırıcı etkilere sahiptirler.
A, B kompleksi, C ve K vitaminleri ile çinko antioksidan, yara iyileştirici ve kanamayı kesici özellikleri dolayısı ile ülserli hastaların tedavilerine katkı sağlamaktadırlar.
Bu bakımdan mesela yonca iyi bir K vitamini kaynağıdır.
Sarısabır ağrıyı yatıştırır, iyileşmeyi hızlandırır.
Tıbbi karakafes otu, melek otu ve özellikle meyan kökü ülser tedavisinde etkili olmaktadır. Sarımsak antiseptik özelliği dolayısı ile şerbetçi otu, çarkıfelek, kedi otu, sarı kantoron yatıştırıcı özellikleri dolayısı ile faydalıdır.
Hatmi kökü ve karaağaç kabuğu iltihaplanmış sindirim sistemi için yatıştırıcıdır.
Işgın (ravent) barsaktaki kanamalar için faydalıdır.
Ayrıca, defne meyvesi, kedi nanesi, papatya ve ada çayı mide ülseri için yatıştırıcı özelliklere sahiptir
Bazı bitkiler, içeriğindeki bu gibi aktif yapılar dolayısı ile gastrit, ülser, ülseratif kolit ve barsak polipi durumlarında yatıştırıcı ve tıbbi tedaviyi güçlendirici özelliklere sahiptir.
Bu hastalara tıbbi tedavi sonrasında bu gibi besin kaynaklarından kullandırmak rahatsızlıkların tekrarlanmasını engelleyebilmekte ve tedavilerini daha kalıcı hale getirebilmektedir.