Prof. Dr. İlker DURAK
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi
HASTALIĞI TANIYALIM:Diyabet Nedir? Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabet; kan şekerinin gizli veya açıktan yüksek seyretmesi şeklinde ortaya çıkan kronik bir hastalıktır.
Diyabetin Sebepleri Nelerdir ?
Çeşitli sebepleri olmasına rağmen hastalık esas itibarı ile kandaki şekerin normal hızla yok edilememesi şeklinde ortaya çıkar. Pankreasta yeterli miktarda insülin sentezlenememesi veya sentezlenmiş olan insülinin kanda aktivitesini kaybetmesi önemli sebeplerdendir. Ayrıca, dokularda insülinin etkisini gösterebileceği reseptörlerin yok olması veya aktifliklerini kaybetmesi veya glükoz metabolizmasında görev alan enzimatik sistemlerin yerli düzeyde çalışmaması da şeker hastalığının önemli sebepleri arasındadır.
Diyabetin Sebepleri Nelerdir
Çeşitli sebepleri olmasına rağmen hastalık esas itibarı ile kandaki şekerin normal hızla yok edilememesi şeklinde ortaya çıkar. Pankreasta yeterli miktarda insülin sentezlenememesi veya sentezlenmiş olan insülinin kanda aktivitesini kaybetmesi önemli sebeplerdendir. Ayrıca, dokularda insülinin etkisini gösterebileceği reseptörlerin yok olması veya aktifliklerini kaybetmesi veya glükoz metabolizmasında görev alan enzimatik sistemlerin yerli düzeyde çalışmaması da şeker hastalığının önemli sebepleri arasındadır.
Diyabetin Tipleri Nelerdir?
İnsülin yetmezliği sebebiyle ortaya çıkan ve çoğu zaman da hayatın daha ilk dönemlerinde görülen hastalık Tip-1, doku seviyesindeki glükoz metabolizması bozukluğu şeklinde ortaya çıkan ve çoğu zaman hayatın sonraki dönemlerinde ortaya çıkan hastalık ise Tip-2 olarak adlandırılmaktadır.
Diyabet Nasıl Ortaya Çıkar?
Tip-1 in ortaya çıkması çoğu zaman genetik yapı ile ilgilidir. Tip-2 nin ortaya çıkmasındaki risk faktörler arasında; dengesiz beslenme, kilo, yaşlanma, hareketsiz yaşam ve yine genetik yapı önemlidir. Şeker hastalarının yaklaşık % 5-10 u Tip-1, % 90-95 i Tip-2 karakterindedir.
Ayrıca, hamilelik döneminde meydana gelen hormonal değişime bağlı olarak, hamilelerin % 4 ünde geçici şeker hastalığı (gestasyonel diyabet) ortaya çıkabilmektedir. Bu durumun düzgün tedavi edilmediği takdirde, Tip-2 ye dönüşme riski yüksektir.
Bununla beraber, toplumun % 10 unda glükoz toleransı bozulmuştur. Bu durum tip-2 nin ortaya çıkmasına (%7 sinde) zemin hazırlamaktadır. Şeker hastalığı, ABD de 6. sırada ölüm sebebidir. 20-70 yaş arasında görülen körlük için en önemli sebep yine kontrolsüz diyabettir.
Kontrolsüz diyabetin diğer sonuçları:
Kan şekerinin kontrolsüz şekilde yüksek olması sebebiyle; damar yapı bozuklukları, gözde katarakt, nöropati, böbrek hasarı ve deri infeksiyonları sık görülür. Kronik yorgunluk, sık idrara çıkma, kilo kaybı, görme bozuklukları, hiperglisemi (yüksek kan şekeri) nin tipik sonuçlarıdır.
Hipoglisemi Nedir?
Buna karşılık, bazı kişilerde kan şekeri normal değerin altına (Hipoglisemi) düşebilmektedir. Açlık, ağır egzersiz, aşırı insülin enjeksiyonu hipogliseminin başlıca sebepleri arasındadır. Bu durumda; açlık hissi, uyuşukluk, bulantı ve kusma, titreme, dudak morarması vs. görülür. Hipogliseminin ileri safhasında ise; çift görme, kontrolsüz titreme, şuur bulanıklığı ve koma ortaya çıkar. Kontrolsüz diyabette ketoasidoz denilen bir tablo ortaya çıkar ki bu durumda; kusma, bulantı, nefes almada güçlük, şuur bulanıklığı ve koma gelişebilir.
Diğer Risk Faktörler Nelerdir?
Aşırı kilo
Hipotirodi ve diğer bazı hormonal bozukluklar
Aşırı ilaç kullanma
Toksik kimyasallara maruz kalma
Yüksek kan yağları
Stresli bir yaşam tarzı diyabet ve tedavisi için önemli risk faktörlerdendir
Diyabetin teşhisi nasıl olur?
Şeker hastalığının teşhisinde açlık kan şekerinin (mg/dl);
< 105 olması: Normal
110-125 olması: Bozuk tolerans (Şeker yükleme testi yapılmalıdır)
> 125 olması: Diyabet (ardı ardına 3 günde de) olarak değerlendirilir.
Ayrıca; glikozile hemoglobin (HbA1C) değerinin yüksek olması önemli bir teşhis kriteridir.
İlaç Kullanımı:
Her şeyden önce şeker hastaları hekim kontrolünde olmalıdır. İlaçlarını aksatmadan düzenli olarak kullanmalı, kan şekeri ve diğer tahlillerini zamanında yaptırarak hastalığın gidişini takip etmelidirler.
Beslenme ve Spor:
Ayrıca; hastaların dengeli beslenmeleri ve fiziksel aktivitelerine dikkat etmeleri önemlidir.
Hareketli yaşam tarzı, dengeli ve sağlıklı bir beslenme ile birlikte bazı besinlerin düzenli tüketimi bizi diyabete karşı korur, hastaysak tedavimizi kolaylaştırır ve hatta bazı durumlarda hastalıktan tamamen kurtulmamıza imkan sağlar.
Bu gibi bir işlevi gerçekleştirebilen besinlere antidiyabetik besinler (ADB) denilmektedir. Bunlar arasında günlük yaşamımızda tükettiğimiz sebzeler, meyveler ile birlikte daha az oranda tükettiğimiz baharatlar ve belki de hiç tüketmediğimiz ancak son derece önemli bazı bitkiler vardır. Bunlardan daha sonra bahsedeceğiz.
ADB leri düzenli tüketerek aşağıdaki yararları sağlamak mümkündür.
1. Tip I şeker hastası, kan şekerini kontrol altında tutarak sağlıklı bir şekilde yaşamını devam ettirebilir.
2. Tip II şeker hastası sağlam bir iradeyle hastalıktan tamamen kurtulabilir.
Bunu nasıl başarabilirsiniz?
Bunun cevabı her bir kişiye göre farklılık göstermektedir. Genel bir takım bilgiler burada ifade edilebilir ancak sonuç almada esas önemli olan kişiye özgü yöntem ve uygulamalardır.
Egzersizin belirlenmesi: Egzersiz, kişiye özgü günlük aktivitede artış demektir. Bunun bir hastadaki şeklinin ve derecesinin belirlenmesi için;
Şeker hastası için dengeli beslenme nasıl olacaktır? Bu durum da hastaya özgüdür. Her bir hasta için dengeli bir beslenme tavsiyesinin oluşturulabilmesi için yukarıdaki soruların cevaplarının mutlaka bilinmesi gerekmektedir.
Ancak genel bir görüş olarak şeker hastalarının günlük beslenmede posalı yiyeceklere ağırlık vermeleri ve bu amaçla; tam un veya karışık tahıl ekmeği tüketmeleri, bol sebze ve kararınca meyve yemeleri, karbonhidrat ve yağca zengin yiyeceklerden uzak durmaları gereklidir.
Haftada 2 defa yağsız balık (ızgara veya sebzeli pişirme tavsiye edilir) tüketmek faydalıdır.
Diyabetlilerin sigara, tuz, şeker ve undan uzak durmak zorunda olduklarını akıllarından hiçbir zaman çıkartmamaları gereklidir.
ADB ne demektir? Açık veya gizlişeker hastası için veya şeker hastalığı riski altında olanlar için antidiyabetik besin (ADB), hastalığın gidişini olumlu yönde değiştirebilen her tür besin demektir. Bu besinler arasında sebzeler, meyveler, baharat ve bazı özel bitkiler önemli yer tutarlar.
Bazı bitki ve besinlerin düzenli olarak tüketilmesi diyabetin kontrolü ve tedavisinde ciddi katkı sağlamaktadır.
Sibirya Ginsengi, Tarçın, Yaban mersini, Astragalus, Yosun, Yeşil çay, Çemen otu, Aloe vera, Zencefil, Zerdeçal, Hibiskus, Kekik, Mahlep, Sarımsak, Soya bunlardan bazılarıdır.
Limon ve böğürtlen, çilek, mor havuç, lahana gibi antioksidan muhtevası yüksek koyu renkli meyve ve sebze tüketimi de önemlidir.
Bazı özellikli besin ve bitkilerden bahsetmekte yarar vardır.
Bitkisel bileşenlerin bir kısmı pankreastan insulin salgılanmasını aktive ederek, bir kısmı dokuların insulin direncini kırarak (hücrelere glükoz girişini ve glükozun hücredeki metabolizmasını hızlandırarak), bir kısmı hücrede glukoz sentezleyen enzimleri ve metabolik yolları bloke ederek ve bir kısmı da kandaki insulinin parçalanmasına veya inaktivasyonuna yol açan faktörleri (insulinaz enzimi gibi) yok ederek etkilerini göstermekte ve diyabetli hastaların tedavilerine destek olabilmektedirler. Bunlardan kısaca bahsedelim;
Ginseng: Düzenli kullanımı sonucunda insülinin sentez ve sekresyonunu aktive ettiği, insülin direnci gelişen insanlarda doku düzeyinde reseptör oluşumunu aktive ederek direncin kırılmasına katkı sağladığı ve yapısındaki insülin benzeri bileşenler (Ginsenozid Rb gibi) dolayısı ile de kan şekerini kalıcı olarak düşürdüğü ifade edilmektedir.
Astragalus: Geleneksel Çin ve uzak doğu tıbbında şeker hastalığı tedavisinde yaygın olarak kullanılan bir bitkidir. Yapısında bulunan polisakkarit, flavonoid ve saponinler ona antidiyabetik güç sağlayan bileşenlerdir.
Yabanmersini: Yapısında bulunan insülin benzeri bileşenler kan şekerinin kontrolünde yaban mersinini önemli duruma getirmiştir. Yaban mersininin anidiyabetik etkisi yapılan bilimsel çalışmalar ile de ortaya konmuştur.
Tarçın: Tarçının da çemen otu gibi hem tip I ve hem de tip II diyabetlilerde kan şekerini önemli ölçüde düşürebildiği tespit edilmiştir. Tarçın bu etkisini çeşitli mekanizmalar üzerinden yapabilmektedir. Tarçının karaciğerde glikojen depolanmasını arttırdığı, glükozun iskelet kas hücreleri tarafından alınmasını sağlayan bir bileşiğin (IRS-1) sentezini indüklediği ve glükozun kandan diğer bütün dokulara girişini hızlandıran GLUT-4 sistemini aktive ettiği bulunmuştur
Çemen otu: Özellikle tohumların Tip-2 diyabetteki insülin direncini kırdığı, karaciğer ve böbreklerde gklikoliz enzimlerini regüle ettiği ve oksidan stresi engelleyerek diyabetik komplikasyonları azalttığı şeklinde deneysel veriler bulunmaktadır. Çemen otu tohumu saponinler bakımından zengindir. Ayrıca yapısında demir, fosfor ve sülfür bileşiklerine ilaveten yüksek miktarlarda protein, karbonhidat, yağ ve fiber bulunur. Yapılan birçok deneysel çalışmada çemen otu tohumunun tip II diyabetlilerde insülin direncini kırarak kan glükoz seviyesini önemli ölçüde düşürdüğü gözlenmiştir. Bir başka çalışmada ise çemen otunun karaciğer ve böbreklerdeki bazı glükoneojenik enzimleri inhibe ederek, tip I diyabetiklerde de kan şekerini önemli ölçüde düşürebildiği gözlenmiştir.
Yeşil çay: Bir diğer karışım bileşeni olan yeşil çay, yapısındaki polfifenolik antioksidan (Flavonoid) olan kateşinlerden dolayı barsaktan glükoz emilimini inhibe etmektedir. Bir başka çalışmada yeşil çayın, diyabetli hastalarda kandaki seviyesi düşük olan bir proteinin (4211 Da protein) seviyesini yükselterek kan şekeri seviyesini düşürebildiği gözlenmiştir
Sarımsak: Sarımsağın kan şekerini düşürücü etkisinin endotel fonksiyonunu düzeltici etkisi ile ilgili olduğunu gösteren veriler bulunmaktadır. Ayrıca sarımsağın sülfürlü bileşenlerinin yüksek antioksidan özellikleri dolayısı ile pankreası onarıcı etkisi olabileceği ve bunun pankreasın beta adacıklarının insulin sentez ve sekresyon kapasitesini arttırabileceği şeklinde görüşler bulunmaktadır.
Soya: Soyada bulunan isoflavonların da glükoz metabolizmasını regüle edebildiği ve insülin direncini kırabildiği tespit edilmiştir.
Yosun (Spirulina): Metabolizmayı aktive ederek glükozun doku hücreleri tarafından alınıp kullanılmasını hızlandırır ve kan şekerinin düşmesine yol açar.
Ve diğerleri: Antidiyabetik özelliklere sahip olduğu bilimsel veriler ile kanıtlanmış çok sayıda başka besin bileşeni mevcuttur. Bunların uygun şekilde tek tek veya bir arada kullanımları ile son derece yararlı sonuçlar elde etmek mümkündür.
Diyabetle başa çıkmanın yolu bahsettiğimiz hususlara uymaktan geçmektedir. Elbette bu zor, bıktırıcı, zaman alıcı, uzun bir yoldur. Ancak, şunu iyi bilmekte fayda vardır ki; bu hastalıkla yaşamak bundan daha zordur ve tavsiye ettiğimiz yaşam tarzına göre hareket edilmediği takdirde çoğunlukla sonu çok daha acıklı olmaktadır.
Bu bakımdan şeker hastasının önceliği her zaman sağlığı olmalıdır. Bunun için kendisine zaman ayırabilmeli, diğer günlük faaliyetlerini önce sağlık, sonra iş diyerek düzenlemelidir. Çünkü, tıbbi tedavi yanısıra, aktif yaşam, dengeli ve sağlıklı beslenme ve antidiyabetik besin desteği şeker hastaları için çok önemlidir.